26 Kasım 2012 Pazartesi

İNANCIM TAM

Şu gerçek ki, istemek her şeydir. Bilmek kadar her şeydir. YalnIz, sadece istemek yetmez. Yanında aksesuarlara da ihtiyaç var. Örneğin, çalışmak-çabalamak gibi... örneğin, sahiplenmek istediğin işe inanmak, işi eline verenlere güvenmek gibi... Ve en önemlisi, karşına çıkan fırsatın ve bu fırsatla beraber hayatına girenlerin farkında olmak gibi...

Uzun yıllardan sonra tekrardan tattığım mutluluğun sarhoş eden meyvasını... nedir ki bu meyva? Sevmenin, sevilmenin yanında... hayatın yolunda gitmesi. Bir umut ışığının doğması... Tanınmak, anlaşılmak ve bilinmek... Hepsi ayrı ayrı tıpkı bir nar içindeki binlerce tanenin birbirine bakıp tatlanması, ışıldaması ve iştah kabartmak için yarışması gibi... büsbütün bir hâl almak kendi başına...

Gündüzün uzun ve ıstıraplı saatleri sonunda akşam olunca, bütün hin gözleri boylu boyunca bir yorgunluk sarıyor... Bu sarsıntıyı kendimde göremiyorum. Gözlerim hin olmadığından değil, başka bir vaziyetin ruhumun mevcudiyeti üstünde hüküm sürdüğünden olsa gerek... nedir ki bu mevcudiyet? Ah, kişioğlu için bazı şeyler vardır, ahlâkî değerler ya da geçim dertleri gibi, bunlar asırlardır en büyük değerleri, en büyük kutsaliyetleri şekillendirmiştir... İnanıyorum ki bu muazzam his, bütün gençliğimi tesbih gibi sallayan boşluğu dolduran varlık, düpedüz bir umut hüzmesidir. Ben bu hüzmeyi gördüm, bildim, yakaladım, ışığında duruldum...

Belki, yazıklar olsun bana demeliyim ama içimden gelmiyor. Biliyorum, kendimi tanıyorum... İçimde koca bir volkan var, onun külleriyle belki şu an yazıyorum bu yazıyı... Ama onun patlamasını da istiyorum bir yandan... Eğer ki patlarsa ortaya bir şiir çıkacak... Kocaman bir şiir çıkacak ortaya... Buna inanıyorum... Bu doğum sancısını her geçen saniye erteliyorum, aklımın en karanlık yerine; yaşantıma, gerçeğime en uzak yerine atıyorum... Unutmaya çalışıyorum... v.s...

Sanırım Allâh, yüzüme gülüyor... her şey bundan sonra çok daha iyi olacak... İNANCIM TAM!