30 Haziran 2012 Cumartesi

Her şey bir kadından dilenmek kadar basit bu hayatta.
Ötesi berisi yok. Sadece basit.
Ve bu basitlik içinde bir ömür yüzdürürken insan, bir an da kendine gelir.
Sonra olduğu yerde duraksar, bir süre dalgalar üstünü aşar, geçer.
Daha sonra, nefesini tutarken, batar.
O, artık bir batıktır. Farkındalığı yaşadığından batıktır.
Zaman zaman bazı deliler, şâirler, satirler, sefih ve sefiller, onu ziyaret etmek ister.
Suyun bir yerinden dalarlar onun dünyasına. Yabancı bir yere.
Çünkü, gerçek dünya, kendini batıranındır.
O, dünyasını böyle elde etti.
Önceki basit felsefesi dilediği kadar dalgalarla getirsin eski dostlarını, her şey yabancıdır.
Başını kaldırıp hiçbirisine bakmaz.
Kendine yetebildiğini sanır. Bir yandan da, bilgelik taslar.
Bilgeliği öyle itici ve çekicidir ki, karşısına gelenler, sadece sussmasını bekler.
O sustuktan sonra, gerçekleri konuşmaya başlar:
Öncesi uzun bir yoldu ve altımda terin tuzu kavruluyordu.
Biliyorsun, hayat bazen ortak bir nokta sunar bazı insanlara.
İşte ben, o tüm sunuları yaşadım doyasıya. Ve usanç duyuyorum şimdi.
Arzularım tükendiler birbir. Hepsinin yerine insanî olmayan 'şeyler' yerleşti.
Biliyorsun, beni unutman, silmen gerek. Çünkü, o, ben değilim.

9 Haziran 2012 Cumartesi

İlk adım edebiyattır. Felsefe, düşünce sisteminin paradigmalarını genişleten bir araçtır. Bu yüzden, birçok sinir odağı, ilk adımı, yani emekle dönemini, felsefe olarak görür. Fakat, felsefeye şekil ve biçim kazandıran edebî üsluptur. Bu bağlamda felsefe, düşünsel güçtür. Ve bu gücün dinamosu edebiyattır. Örnekle: Uzay, karanlık, kara olmasaydı, şeffaf olurdu: Varlık kazandıran, edebiyattır.