14 Nisan 2012 Cumartesi

Kendi İçin Gelen

Birde bakarsın ki en olmadık vakitte kapını çalıyor biri. Gider açarsın her zaman ki halinle. Fakat karşında bir insan görmeyi umuşunun tamamı kırılır gider. Çünkü karşında sadece bir cisim vardır. Kendisi için yaşayan; kendisi için gelen; kendisi için kapını tıklatan, bir cisim. Sadece cisim:- Et ve kanla mayalanmış. İçeri alırsın. Girer kapıdan. Girerken, kapıyı inceleyip girer. Ayakkabılarını çıkartmadan girer, paltosunu indirmeden geçer içeri bir yere. Onu bir yere buyurmanı beklemez. Gider, bildiği gibi oturur bir köşeye. Kâh en köhne köşe olsun, kâh baş köşe olsun fark etmez. Onun olduğu yere gidersin. O konuşur, bir şeyler söyler. Sen de konuşursun, yanıtlarsın, devam ettirmek istersin. Ama "Orada dur!" der. "Hiç kımıldama. Şunları şunları istemiyorum. Hoşuma gitmiyor. Sen, kendin için değil, benim için konuş!" der. Umursamazsın kendini. Kâbul edersin buyrulanı.

Yüzünde tatsız bir tebessüm vardır. Huzursuzdur. Ne söylesen, ne yapsan, tüm mimiklerin şikâyetçi olur durumundan. Nedamet can yakıcı silâhlarıyla saldırır yüreğine, ve dahasına... Sen kapıya koşarken, gücünü, buluşmak isteğinden alıyordun. Bir insan görmeyi umuyordun. Anlayabilen, dinleyebilen... sevebilen... Göremedin. Karşına bir cisim çıktı. Onu kâbul ettin. Çünkü nasıl geri çevirebilirdin ki? Komik olma lütfen. Bu suali dile getirmekten bile utanırdın. En basit haliyle karşında bir Tanrıydı o, ve sen çaresiz kucak açmıştın belirsizliğe. Şimdi kalkıp gitmek istersin. Her şeyi ona terk etmek istersin. Madem ki geldi, madem ki kapıyı açtın, içeri aldın, yemin ettin, söz verdin, sırf bu yüzden gitmek istersin. Ama dur orada! Gidemezsin. Utanırsın bir yandan... Utancını belli edemezsin. Diken üstünde kalırsın. Bir bulut olsan, karışacak fırtına bulamazsın. Bir damla su olsan, akacak toprak lâğım bulamazsın. Kalırsın öyle. Kendinle kalırsın. En fena olan budur ya, insanın kendiyle kalması... İşte en fena olanı yaşarsın. Kendini yenemezsin bir türlü. Gözlerinde kasırgalar, cinnet saatleri, yakıp yıkmalar vardır. İlk heyecandan eser yoktur. Her şeyi batar en edalı biçimde. Yalanlara göz yumarsın. Her şey için içinden bir 'ben' feda edersin. O bunları bilmez. Bilse de anlamaz, umursamaz. Senin içinden yanışını yargılarla söndürmeye çalışır.


Midende incecik bir kasılma dolaşıp durur. Konuşamazsın. Kelimeler kaçar senden. Tüm haşmetiyle karşında durur. Duvarlarını tırmalar. Tırnakları üstünde kalır. Yarı kanlı, yarı irinli; etleri çevresinde leş yiyiciler dolaşan ve sülüklerin iştahını kabartan tırnaklar: Sırtındadır. Taşırsın onları. Her adımda bir kat daha cila vurursun üstüne, o sessizce saçmalayan erdemin. Fakat konuşamazsın yinede. Çünkü susmak her şeyindir: Susturulmuş olmanın tadına varmaktan ziyade.